Good Will Hunting
Film Türü: Drama.
Film Süresi: 126 dk.
1997 yapımı olan 'Good Will Hunting', Matt Damon (Saving Private Ryan, The Departed, The Bourne Identity) ve Ben Affleck'in (Argo, Gone Girl) Hollywood'daki varoluşunu temsil eder. Bu ikili filmin senaryosunu yazmış, Gus Van Sant yönetmiştir. 'En İyi Senaryo' ve 'En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu' dallarında Oscar ödülü kazanan film, 10 milyon $ bütçe ile çekilmiş, 225 milyon $ hasılat elde etmiştir. Oscar ödülünü alan yardımcı oyuncumuz da yakın zamanda intihar eden Robin Williams (What Dreams May Come, Dead Poets Society, Jumanji).
Will doğuştan bir matematik dehasıdır. Temizlik görevlisi olarak çalıştığı okulda gizliden gizliye kimsenin çözemediği matematik problemlerini çözerken yakalanır. Kendisini yakalayan profesör, Will'in deha olduğu kadar problemli olduğunu hemen farkeder ve Will'in psikolojik yardım alabilmesi için arayışlara başlar. Will'in yardım alması, dolaylı yoldan profesörün de yardım almasıdır..
A History of Violence
Film Türü: Drama, Gerilim.
Film Süresi : 96 Dk.
Filmlerini beğeniyle izlediğim yönetmen David Cronenberg'in (eXistenZ, The Fly) yönettiği film 2005 yılında 32 milyon $ bütçe ile yapılmış, 60 milyon $ hasılat elde etmiştir. Başrollerinde Viggo Mortensen (Lord of the Rings, The Road, Eastern Promises), Ed Harris (A Beautiful Mind, The Rock, Gravity) ve Maria Bello (Prisoners, Secret Window) oynamaktadır.
Sıradan bir aile babası olan Tom Stall, mutlu bir hayat sürmektedir; ta ki bir gün çalıştığı kafeye bir akşam iki tane suçlu gelene kadar.. Gelen suçluları dükkanında öldüren Tom, yerel basında halk kahramanı ilan edilir. Tam da olay geçti derken Tom'u, kendisine 'Joey' diye hitap eden yabancılar ziyaret eder ve olay ilginçleşmeye başlar.
Dönüşüm
Çek asıllı bir hukukçu olan ve varoluşçu yazarlar arasında kabul edilen Franz Kafka'nın (1883-1924) en ünlü romanlarından biri olan 'Dönüşüm' 100 sayfa civarında (civarı diyorum çünkü her çeviride farklı sayfa sayısına sahip). Hayatı boyunca babasıyla problemler yaşamış olan Kafka'nın diğer eserlerinde de yabancılaşma teması gözümüze çarpmaktadır. Okurken yavaş yavaş sizi etkisine alan bu roman, bittikten sonra da kafanızın bir köşesinde ikamet etmeye devam ediyor. Bu kitap için düşüncelerimi yazmaya kalkarsam ayrı bir yazı yazmam gerekeceğinden kitabın çok kısa özetini yorum katmadan sizlerle paylaşıyorum.
Gregor Samsa, bir sabah uyandığında dev bir böceğe dönüşmüş olduğunu farkeder. Değişen sadece fiziksel özellikleridir, ancak bu değişim, etrafındakilerin ona karşı olan tutumunu değiştirmeye pekala yetecektir.
YABANCI
Ve işte konuşuyor, kulağımda titreşen sesi beni bedenimden uzaklara itiyor, beni artık temsil etmeyen bu et yığınına bakıyorum, kim bu ? Bana benziyor, ama bu dil gerçekten bana mı hitap ediyor ? Ona yaptıklarımı anlatsam, veya yaşadıklarımı, Gregor Samsa gibi böceğe dönüşür müyüm ? Yoruldum artık bu rolünü oynadığım kişiden, sadece olmak istiyorum; ne isem o olmak istiyorum... Mümkün mü bu ? Aynı yolda farklı amaçlar; yoksa aynı mı ? Korkuyorum, öfkem de bunu inkar ediş yöntemim, aslında dilenen aç bir yetimden hiçbir farkım yok, varlık dileniyorum. Rol dediğim bu kalkan artık bana ağır geliyor, taşıyamıyorum. Atsam, atamam da; bu yapıntıyı bakışlarda görebiliyorum, ben yaptım onu, ben ! Arkasında gizleniyorum, biraz varlık sızmıyor aradan, git gide yok oluyorum. Ne kadar iyi bir insan olurdum aslında beni affetseydiniz, 'sorun yok, geçti artık, indir şu kalkanı' deseydiniz. Bir kaç kere buna benzer bir mırıltı gelir gibi olmadı değil hani; usulca yaklaştılar, kollarım titriyordu, yavaştan indirdim kalkanı, karşımdaki gözlerin derinliklerindeki tezahürüm umuttu, ben umuttum, ama onlar hiçliğim karşısında dehşete kapıldılar, karınları toktu, aç kalmayı göze alamadılar, koşarak uzaklaştılar. Onlar kaçarken farkettim üzerlerindeki ağırlığı, kaçarken bile bırakmaktan korktukları kalkanlarını, gülsem mi ağlasam mı bilemedim, ironik.. Zaten iyinin ve kötünün ötesindeki bu aşkınlaşmış imlemler bütünü bir ironi değil de ne ?