Film Türü : Duygusal,Drama,Fantastik
Film Süresi : 91 Dk.
Luc Besson 'un (Léon, The Fifth Element) 2005 yılında Avrupa'da vizyona giren filmi, 2006 yılında Türkiye'de, 2007'de ise Sundance Film Festivali'nde gösterilmiştir. Başrollerde, Fransız aktör Jamel Debbouze (Amelie) ve Danimarkalı Rie Rasmussen oynamaktadır.
Cezayir asıllı bir Amerikan vatandaşı olan André (Jamel Debbouze), borç batağı içindedir. Günboyunca farklı insanlardan tehditler almaya başlamıştır. Ne yapacağını bilemez ve bir pazar sabahı köprüden geçerken intihar etmeye karar verir. Haksızlığa uğradığını düşünen André, köprüde Tanrı'ya isyan ederken, bir tek intihar etmeye çalışanın kendisi olmadığını farkeder. Yan tarafındaki kıza n'apıyorsun diye sormaya kalmadan kız kendini aşağı atmıştır bile. André, başına geleceklerden habersiz bir şekilde kızın arkasından atlar ve onu kurtarır. Angela (Ria Rasmussen), hayatını, kendisini kutaran André'nin insiyatifine bırakacaktır. André, içindeki iyiliğe karşı koyamaz ve Angela'yı yanına alır. Ancak Angela'nın, onun hayatını değiştirecek bir melek olduğundan habersizdir.
Kanıt ?
Kişisel
Mutlu olabilmek için ne kadar paraya ihtiyacımız var ? Böyle bir miktar mevcut mu ? Ya da böyle bir miktar olabileceğini düşünecek kadar gerizekalı mıyız ? Araçlar amaç haline gelmişken bu sözlerin klişe olarak görülüp, kaale alınmaması normal. Bu filmi izleyen kişi, kendini André'nin yerine koyabilirse, belki bu tarz klişe sözleri daha ciddiye alarak, bir an durup, 'lan?!!' diyebilir.
Çok çok kaliteli bir film olmayabilir. Ama bir filmin, insana, dünyada bulunma amacı hakkında birşeyler düşündürebilme ihtimali varsa, bence o film 'güzel' olarak nitelendirilebilmek için yeterlidir. En azından benim güzel film anlayışımın başında gelen şey budur.
İnsanın kibiri, mesaj vermeye çalışan kişiyi, filmi, yazıyı ve benzeri şeyleri itici kılar. Bakan körlüğün de ötesinde, gören körler ne bu filmi, ne de benim yazımı beğenmeyeceklerdir.
Çok çok kaliteli bir film olmayabilir. Ama bir filmin, insana, dünyada bulunma amacı hakkında birşeyler düşündürebilme ihtimali varsa, bence o film 'güzel' olarak nitelendirilebilmek için yeterlidir. En azından benim güzel film anlayışımın başında gelen şey budur.
İnsanın kibiri, mesaj vermeye çalışan kişiyi, filmi, yazıyı ve benzeri şeyleri itici kılar. Bakan körlüğün de ötesinde, gören körler ne bu filmi, ne de benim yazımı beğenmeyeceklerdir.
İyi seyirler diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder